Bir şehri tanımak için önce ayakkabılarınızı eskitirsiniz, sonra kaşığınızı. Sokaklarını arşınlamadan, sofralarına oturmadan kimse Belgrad’ı tam anlamaz. Bu şehir, Sava ve Tuna’nın kucaklaştığı yerde hem karnınızı hem ruhunuzu doyurur. Her lokmada biraz tarih, biraz şarkı, biraz da Balkan rüzgârı vardır.
Bir şehir sadece sokaklarıyla değil, sofralarıyla da anlatır kendini. Bir masada uzayan sohbet, lokmalar arasında paylaşılan hikâyeler, yeni keşfedilen tatlar… Hepsi o şehrin gerçek hafızasıdır.
Ben de Belgrad’ı sadece haritada değil, tabağımda keşfettim. Kimi zaman nehir kıyısında bir kadeh şarapla, kimi zaman sıcak bir ćevapiyle, bazen de eski bir sokakta kremalı bir pufla… Her durak bir kapı açtı; bazen eski Yugoslavya’dan bir fısıltı, bazen modern Sırbistan’dan bir kahkaha kattı sofraya.
İşte sokak sokak, masa masa gezdiğim o lezzet haritası…
İlk durağımız Comunale Caffe e Cucina. Sava Nehri kıyısında konumlanan bu şık restoran, Michelin tavsiyesi almış bir yer. Modern İtalyan mutfağını Sırp dokunuşlarıyla harmanlıyor. Zeytinyağına batırılmış taze ekmekler, İtalyan pizzası, Sırp peynir tabakları… Tüm bu tatlar nehir manzarasıyla birleşince sofranızda sadece yemek değil, kentin zarafeti de yer buluyor.
Bir diğer unutulmaz adres Republic Grill. Sırp mutfağının kalbinde ızgara var. Burada et, sadece et değildir; sabırla pişirilen, özenle seçilen bir ustalık işidir. Republic Grill’de tattığımız köfte, biftek ve ızgara sebzeler Belgrad’ın bu güçlü et kültürünü hakkıyla yaşatıyor. Et sevenler için bu durak, adeta bir zorunluluk.
Belgrad’a gelip de ćevapi yememek olmaz. Bunun için doğru adres: Drama Ćevapi. Burası yerel halkın sık sık uğradığı, turistlerin de keşfettiği, salaş ama lezzetli bir mekân. Izgara köfte anlamına gelen ćevapi, Balkan mutfağının simgelerinden. Yanında soğan, ajvar sosu ve sıcak ekmekle sunuluyor. Basit ama unutulmaz bir tat.
Skadarlija sokaklarında dolaşırken eski Belgrad’ın izini sürmek isteyenler için Zlatni Bokal tam bir hazine. Nostaljik dekoru, canlı müzikleri ve geleneksel Sırp mutfağıyla zamanın gerisine ışınlanıyorsunuz. Etli güveçler, lahana sarmaları, ev yapımı şaraplar… Burada her tabak bir hikâye anlatıyor.
Tatlısız olmaz! Princess Puff Belgrade, Belgrad’ın tatlı molası için şık bir adres. Krema dolgulu pufları, hafifliği ve zarif sunumuyla adını hak ediyor. Kısa bir yürüyüşten sonra soluğu burada alıp tatlı krizine kraliyet dokunuşu yapmak şart.
Bir yaz günü Belgrad’da serinlemek içinse rotamız FENIKS Gelato Saloon oldu. Gerçek İtalyan dondurması Belgrad sokaklarında gizlenmiş bir sürpriz gibi. Kıvamı, aroması, çeşitliliğiyle burası dondurma severlerin mutlu durağı.
Ve elbette kahvaltı! Güne Belgrad’da başlamak için en keyifli noktalardan biri Hari’s Creperie. Tatlı veya tuzlu krepleri, taze meyveleri ve kahvesiyle uzun sabah sohbetlerine eşlik ediyor.
Belgrad sokakları gezerken acıktırır, sofraları ise hikâyeleriyle doyurur. Belgrad, gezene nefes, yiyene hikâye sunar. Geriye ne kalır? Birkaç fazla kalori, valize sıkışan baharat kokuları ve anlatacak yüzlerce yeni sofra hikâyesi.
Balkanların kalbine kaşık sallamak isteyen herkese şimdiden afiyet olsun!